Uluslararası Hukuk Konferansı 2025’te “Uluslararası Hukuk ve Çatışma Sonrası Ekonomi” Paneli Gerçekleştirildi
Boğaziçi Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Anadolu Ajansı’nın Global İletişim Ortağı olduğu Uluslararası Hukuk Konferansı 2025’i düzenledi. Konferans, “Uluslararası Hukuk ve Çatışma Sonrası Ekonomi” teması etrafında toplandı.
Panelde Önemli Konuşmalar Yapıldı
Panel, Boğaziçi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Ömer Erkut Bulut’un moderatörlüğünde gerçekleştirildi. Necmettin Erbakan Üniversitesi’nden Dr. Hüseyin Çağrı Çorlu, Pekin Üniversitesi’nden Dr. Claudia Yi Lu ve Max Planck Enstitüsü’nden akademisyen Leon Seidl, panelde konuşmacı olarak yer aldı.
DTÖ Üyeliği ve Çatışma Sonrası Ülkeler
Dr. Çorlu, konuşmasında Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) üyeliğinin çatışma sonrası ülkeler için sağladığı siyasi ve kurumsal faydaları ele aldı. DTÖ üyeliğinin yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda siyasi ve kurumsal dönüşüm açısından da önemli olduğunu vurguladı.
Çorlu, üyelik sürecinin iç reformları kolaylaştırabileceğine dikkat çekti. Suriye örneğini vererek, ülkede ekonomik istikrarsızlık ve eğitimli personel eksikliği gibi zorlukların mevcut olduğunu belirtti. Suriye’nin yeniden inşasında DTÖ üyeliğinin sağlayabileceği kazanımlara değindi ve bu katılımın dönüşüm sürecini destekleyebileceğini ifade etti.
Çin’in Dış Yatırımları Üzerine Değerlendirmeler
Dr. Yi Lu, Çin’in “Kuşak ve Yol Girişimi” kapsamındaki projelerin yönetim tarzının yerel halkın katılımını ve kültürel hassasiyetleri dışladığını söyledi. Projelerin bazıları nedeniyle yerel halkın tepkisini çektiğini belirtti.
Yi Lu, projelerin merkezi stratejiyi ön planda tutarak eleştirildiğini ve kültürel hassasiyetlerin göz ardı edildiğini ifade etti. Dış yatırımlarda daha kapsayıcı bir yaklaşım benimsenmesi gerektiğini vurguladı. Projelerin, yalnızca ekonomik kazanç değil, sürdürülebilirlik ve katılımcı egemenlik ilkeleriyle tasarlanması gerektiğini belirtti.
Finansal Kurumların Rolü
Seidl, finansal kurumların çatışma sonrası barış inşası süreçlerindeki etkisini değerlendirdi. Barış kavramının artık yalnızca silahların susması anlamına gelmediğini ifade etti. Geçiş dönemi adaleti ve siyasi sistemde kapsamlı reformların da barış inşasının bir parçası olduğunu belirtti.
Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası’nın bu süreçteki yerini vurguladı. 1990’lı yıllardan bu yana her iki kurumun, Birleşmiş Milletler ve diğer barış inşası aktörleriyle paralel çalıştığını ifade etti. IMF’nin sivil toplumla işbirliği konusundaki mesafeli yaklaşımına değinerek, sivil toplumu yalnızca veri sağlayıcısı olarak gördüğünü belirtti.