Küresel makroekonomik dalgalanmaların sürmesiyle birlikte, sert varlıkların yatırımcılar üzerindeki cazibesi artmaya devam ediyor. Altın, 3.300 dolara ulaşarak yeni bir rekor seviyeye çıkarken, Bitcoin ise kısa süreli değer kayıplarının ardından 85 bin dolara yakın bir stabilite sağladı. Bu gelişme, Bitcoin’in geleneksel risk varlıkları yerine altın gibi küresel ölçekte tarafsız bir rezerv varlığı olma yolunda ilerlediğini göstermektedir.
Küresel Ekonomik Belirsizlikte Altın ve Bitcoin Öne Çıkıyor
X (önceki adıyla Twitter) platformunda 16 Nisan’da yayımlanan bir gönderide, tanınmış ticaret ve analiz hesabı Cryptollica, Bitcoin’in altına benzer bir hareketle yeni tüm zamanların başına geçeceğini öngördü. Analize göre, BTC/USD paritesinin konsolidasyon kama yapısından hızla çıkarak altı haneli değerlere ve ardından 155 bin dolara yükselebileceği tahmin ediliyor.
Blockchain analitik şirketi Glassnode, son bülteninde Bitcoin ve altının mevcut makroekonomik zorlukları olağanüstü bir şekilde aştığını kaydetti. Glassnode’a göre, yatırımcılar geleneksel güvenli limana yönelirken, altın 3.300 dolarlık yeni tarihi zirveye ulaşmaya devam ediyor.
Bitcoin’in fiyat performansında çeşitli potansiyel itici unsurların etkili olduğu gözlemleniyor. Düşen ABD doları endeksi (DXY) ve küresel M2 para arzındaki tüm zamanların en yüksek seviyeleri, bu unsurlar arasında yer alıyor. Bu faktörler, geçmişte Bitcoin’deki boğa koşularını tetikleme eğiliminde olmuştur.
Analistler, fiyat performansı açısından Bitcoin ile altın arasındaki farkın yanı sıra, BTC’nin tüm zamanların en yüksek seviyelerine kıyasla yaşadığı düşüşün tarihsel standartlara göre yaklaşık yüzde 30 ile oldukça mütevazı kaldığını belirtiyor. Glassnode, geçmiş ekonomik krizlerde Bitcoin’in genellikle yüzde 50’den fazla değer kaybettiğini ifade etti.
Bitcoin’in ABD-Çin ticaret savaşları gibi olumsuz koşullardaki dayanıklılığı, Glassnode’a göre modern yatırımcıların bu varlığa olan güveni artırdığını gösteriyor. Bu durum, Bitcoin’in yalnızca spekülatif bir yatırım aracı değil, aynı zamanda küresel ölçekte tarafsız bir rezerv varlığı olarak tanınmaya başladığını ortaya koyuyor.